Tasavvuf,
“hâl” ilmidir. Dervişten, deneyimlediği “hâlleri”, okuyabildiği ölçüde, başka
bir deyişle, varmış olduğu menzillerdeki idraki ve irfanı nispetinde bir
deftere not etmesi istenir. Acaba bazı “şeyleri” yaşarken kavrayabilmiş midir
diye…
“Dervişin
Seyir Defteri” ve beraberinde gelen “Dervişin Semâ Defteri” ve “Dervişin Safa Defteri”,
bu çerçevede mütalaa edilmesi gereken bir sûfî üçlemesidir. Üçlemenin ikinci
kitabı “Dervişin Seyir Defteri”, 21. yüzyıl insanının dokusuna uygun bir
terminolojiyle bu hayli girift âlemi özünü muhafaza ederek tanıtmaya gayret
etmektedir. Tasavvuf, muhabbet ilmini marifete dönüştürebilme kemalidir.
Yolculuğun kaptanı ise bu yollardan geçmiş bilge bir kılavuz olan mürşittir.
Dervişin Seyir Defteri’nde bu rolü Hz. Mevlânâ üstlenecek ve onun dili egemen
olacaktır.